Samsun Büyükşehir Belediyesi Çok Amaçlı Salonda gerçekleşen toplantıda Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arıkan, AK Parti hükümetinin iç ve dış politikadaki yanlışları ve ekonomik sorunlarla ilgili EYT'lileri hedef göstermesine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Toplantıda konuşma yapan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arıkan, “Dün 21 Eylül esasen önemli bir gündü. 2001’den bugüne Birleşmiş Milletlerin kararı ile her 21 Eylül Barış Günü olarak kutlanıyor. Hatta bir de Birleşmiş Milletler Merkezindeki Barış Çanı çalınıyor. Ben öncelikle varsa, eğer denk geldiyseniz; Dünya Barış Gününüz tebrik ederim. Biz denk gelemedik. Maalesef biz bırakın barışı, huzuru; çatışmazlık ortamına bile razıyız. Birleşmiş Milletlerin, bugün Gazze’deki soykırımda desteğinin olduğunu belirtmek isterim.
Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı bulunan 5 ülke var: ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin. Unutulmamalıdır ki, Gazze’de Ateşkes çağrısını ABD iki kere veto etmiş, dünya kamuoyunun aksine gösterdiği tavır sadece yanına kar kalmıştır. Bu düzen, Siyonizm ve ırkçı emperyalizmin bir uzantısıdır. Bunun insanlığa saadet getirmesi mümkün değildir.
Çan çalarak, ruh çağırarak barışı arayan bir kuruluş dünyaya saadet getiremez. Bugün D-8, D-60 ve D-160 vizyonunu daha iyi anlıyoruz” şeklinde konuştu.
LÜBNAN'DAKİ SALDIRI
İsrail’in Lübnan’a gerçekleştirdiği siber saldırıya da değinen Arıkan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Irkçı Emperyalizmin gözünü diktiği her yerde kan ve gözyaşı görüyoruz. Gazze’deki savaş, İsrail tarafından bölgeye yayılmaya çalışılıyor. İşte geçtiğimiz günlerde İsrail’in Lübnan yapmış olduğu siber saldırı. Bir çok ölü ve binlerce yaralı ile tam bir kaos hali yaşandı. Ve saldırılar dalga dalga yayılmaya devam ediyor. Hala insanlar “bizim telefonlarımız, elektronik cihazlarımızı patlatacaklar mı?” diye düşünerek yaşıyorlar.
Bu saldırılar, Siyonist İsrail’in insan hayatını hiçe sayan acımasız politikalarının bir başka somut örneğidir. Teknolojinin, bu eli kanlı rejim tarafından katliam aracı olarak kullanılmaya devam etmesi, Siyonizmin insanlık için ne denli büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Ben tekraren hayatını kaybeden tüm masumlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Ayrıca şunu belirtmek isterim, saldırının hemen ardından, İsrail’e yine “yenilmez güç” imajı vermeye çalışan birtakım odaklara da dikkat çekmek isterim. Bunun masum bir girişim olmadığını düşünüyoruz.”
DIŞ POLİTİKA
Avrupa’da aşırı sağın Türk ve Müslüman nüfusu daha çok tehdit etmeye başladığına değinen Saadet Partisi Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan, “Maalesef Dış Politikada da pek parlak bir vaziyet yok. Gazze meselesinde kimin eli kimin cebinde belli değil. Soykırım ikinci yılına girerken iktidar Söylemde Gazze’ye eylemde ise İsrail’e destek olmaya devam ediyor. Vizesiz Avrupa hayal oldu, yakında Schengen vizesi için bile alarm zilleri çalacağa benziyor. Geri kabul anlaşmasıyla ne elde ettik bileniniz var mı? Yoksa bizim esnaf siyasetçilerimiz yine kandırıldı mı?
Avrupa'da aşırı sağın yükselişi Türk ve Müslüman nüfusu daha çok tehdit etmeye başladı. Üzüntümüzü ve kaygımızı artıran menfur hadiselerle daha sık karşılaşmaya başladık. Hükümet, hamaset ve tribünlere oynamak yerine hak ve özgürlükler eksenli daha aktif bir politika izlemeli. İslam karşıtlığının mülteci ve göçmen karşıtlığında ete kemiğe bürünmesinin daha derin yaralar açmasına izin verilemez.
Ümit ediyoruz ki, yarın Erbakan hocamızın mirası D-8 ile birlikte sadece Müslüman ülkelerde değil batıda da sükûnetin icracısı olacağız” diyerek sözlerini sürdürdü.
EYT
İktidarın yeni günah keçisinin EYT’liler olduğunu dile getiren Arıkan, “İktidar Yeni Günah Keçisini Buldu: EYT. Ekonomiyi bir türlü rayına koyamayan iktidar ve şürekâsı faturayı EYT’ye ve güya kendisini buna mecbur eden muhalefete kesti. EYT’liler yakında ekonomik krizin temel sebebi ilan edilirse şaşırmayalım. İktidar günah keçisi arıyorsa biz kendilerine yardımcı oluruz:
Köprüler için araç garantisi, Hastaneler için hasta garantisi, Gözleri ışıldayan hazine ve maliye bakanları, Kur Korumalı Mevduat için ödenen farklar, Faize giden alın terleri, Haraç mezat satılan kamu malları, Birden fazla maaş alan bürokratlar, Çiftçinin elinden alınarak tekelleştirilen tarım, Suriye politikasının maliyeti, Mısır politikasının maliyeti, Körfez ülkelerine dönük politikanın maliyeti, Yolsuzluk ve ihale fesatlarının maliyeti.
İktidar boş yere uğraşmasın hukukta, dış politikada, ehliyet ve liyakat meselesinde rasyonel hale gelinmeden; yolsuzluk, kayırmacılık ve ekonomik fesatçılığı ciddi manada önleyici tedbirler almadan ekonomik rasyonalizmleri hiçbir anlam ifade etmez, etmeyecek de” dedi.
ENFLASYON
Enflasyon konusuna değinen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arıkan şunları dile getirdi:
“Güzel ülkemizin ekonomi imtihanlarından biri de Enflasyon! Görünüşe göre enflasyon, bir nevi “fitness programı” gibi. Market raflarında her gün fiyatları tekrar kontrol etmek, adeta bir beyin jimnastiği. Kasa fişini incelemek de artık göz sağlığımız için birebir; küçük rakamları okumaya çalışırken göz kaslarımız gelişiyor. Eskiden sadece domates almak sıradan bir aktiviteyken, şimdi adeta bir “strateji oyunu” haline geldi. Hangi markette, hangi saatte, hangi kampanya var? Domatesi bu hafta mı almalı, yoksa bir sonraki zamdan önce mi?
Enflasyon rakamlarını takip etmeye bıraktık. Herhalde TÜİK'in açıkladığı rakamlara iktidar da inanmıyor artık! Merdi Kıpti Şecaat Arz Ederken Sirkatin Söylermiş! Hükümet şimdiden Ocak ayında maaş artışı yapmamak için formül arayışına başlamış. Bu haberi vermek istemem ama maaş artışları artan fiyatlara göre değil, düşeceği düşünülen enflasyona rakamlarına göre yapılacak anlaşılan!
Çok ilginç, bir bakıyorsunuz, Baba ekonomist, Oğul ekonomist, Damat ekonomist... Sonuç ne? Türkiye enflasyonda, faizde ve daha nice olumsuz iktisadi göstergelerde dünya lideri.”
FINDIK
Üreticinin fındıkta kazandığı paraların düşük olduğunu söyleyen Arıkan sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
“Bir de fındık meselemiz var. Dünya fındık rekoltesinin yaklaşık %70-75’inin ülkemizde üretiliyor ve biz bu fındığın %80’ini ihraç ediyoruz. Fakat maalesef bir türlü istenen verim ve kazanç elde edilemiyor. Türkiye fındık rekoltesinde birinciliğe oynarken; hiç fındık üretimi yapmayan Almanya dünya fındık borsasının söz sahibidir.
Bugün Türkiye’de birim alanda üretilen fındık miktarının diğer ülkelere göre düşük olması nedeniyle, üretim maliyetleri yüksektir. Bunu da benim burada konuşmama gerek yok. Fındık üreticisinin feryadını duymayan kalmadı. Üretici perişan halde. Her sene aynı hayal kırıklığını yaşıyor.
Sezon başlamadan piyasada 110 lira olan fındık fiyatı, yeni sezonda TMO tarafından 130 lira olarak belirlendi. Bu serbest piyasada yine 110 lira demek. Her şeyin %100, %200 zamlandığı yerde, fındık üreticisiyle adeta alay edilmekte. Üretici devletin kurumlarıyla birlikte oyun kurmasını bekliyor. Kurumsal koordinasyonla kurutma, ambarlama ve satış desteği sağlanırsa; üreticiler kartel tüccarların eliyle ezilmez. Üretim maaliyeti de düşer.
Burada belki de gündeme getirilmesi gereken en önemli konu Kahverengi kokarca meselesi. Çok net ifade ediyorum: Devlet bu probleme doğal afet gözüyle bakmalıdır. Bu hızla yayılırsa ve mücadelede geç kalırsak birkaç yıl içerisinde fındık tarımını bitme noktasına getirebilir. Fakat maalesef üreticimiz kahverengi kokarcayla mücadele konusunda da kaderine terk edilmiş ve üreticimize "başının çaresine bak" denilmiştir. Bu konuda TMO’ya, Belediyeler’e, İl/İlçe Tarım Müdürlüklerine, Ziraat Kuruluşlarına ve Kooperatifler ciddi işler düşmektedir. En önemlisi, çiftçi üretici yalnız bırakılmamalıdır.”
Haber: Yaşar KARAMAN